Almayer’in Sırça Köşkü Sel Yayıncılık
Almayer’in Sırça Köşkü Sel Yayıncılık
Denizaşırı küçük bir sömürge adasının el değmemiş ve yabani atmosferinde saplantı, hırs, kıstırılmışlık ve çıkarcı hesaplarla dolu günlerin orta yerinde Almayer’in "Sırça Köşkü” tüm heybetiyle durur. Bu köşk, içinde yaşamanın gerçekleşmeyen bir hayal olduğu gösterişli bir ev midir? Damarları yakıp kavuran bir zehir, yani altın saplantısı mı? Yoksa küstah Almayer’in, o çok sevdiği kızı Nina’nın kötücül annesi ve onun yerli akrabalarına karşı duyduğu küçümseme mi? Joseph Conrad’ın ilk romanı Almayer’in Sırça Köşkü’nde, Hollandalı bir tüccarın zenginlik hülyaları ve kızının geleceğine dair planları kendi hırs ve önyargılarının ağırlığı altında çatırdarken, kişisel trajedisi karanlık bir sömürgecilik ve ırkçılık anlatısıyla güçlü bir tarihsel arka plan eşliğinde iç içe geçiyor.
Muhteşem tasvirleriyle okuru uzak ve egzotik diyarlara götürüp yoğun ve zengin üslubuyla her cümlesinde birer hikâye anlatan Conrad, satır aralarında işlediği ihanet, soyutlanmışlık, kültürel asimilasyon gibi temaların yanı sıra Borneo nehirlerinden akan insani zaafları Almayer’in hayalperest ve tutkulu kalbine saplıyor.
Denizaşırı küçük bir sömürge adasının el değmemiş ve yabani atmosferinde saplantı, hırs, kıstırılmışlık ve çıkarcı hesaplarla dolu günlerin orta yerinde Almayer’in "Sırça Köşkü” tüm heybetiyle durur. Bu köşk, içinde yaşamanın gerçekleşmeyen bir hayal olduğu gösterişli bir ev midir? Damarları yakıp kavuran bir zehir, yani altın saplantısı mı? Yoksa küstah Almayer’in, o çok sevdiği kızı Nina’nın kötücül annesi ve onun yerli akrabalarına karşı duyduğu küçümseme mi? Joseph Conrad’ın ilk romanı Almayer’in Sırça Köşkü’nde, Hollandalı bir tüccarın zenginlik hülyaları ve kızının geleceğine dair planları kendi hırs ve önyargılarının ağırlığı altında çatırdarken, kişisel trajedisi karanlık bir sömürgecilik ve ırkçılık anlatısıyla güçlü bir tarihsel arka plan eşliğinde iç içe geçiyor.
Muhteşem tasvirleriyle okuru uzak ve egzotik diyarlara götürüp yoğun ve zengin üslubuyla her cümlesinde birer hikâye anlatan Conrad, satır aralarında işlediği ihanet, soyutlanmışlık, kültürel asimilasyon gibi temaların yanı sıra Borneo nehirlerinden akan insani zaafları Almayer’in hayalperest ve tutkulu kalbine saplıyor.